pH -(Potansiyel Hidrojen)
pH bir çözeltinin asitlik veya bazlık derecesini tarif eden ölçü birimidir.
0'dan 14'e kadar olan bir skalada ölçülür. pH teriminde p; eksi logaritmanın matematiksel sembolünden, ve H ise hidrojenin kimyasal formülünden türetilmişlerdir. pH tanımı, hidrojen konsantrasyonunun eksi logaritması olarak verilebilir:
pH = −log[H+]
pH hidrojen iyonun aktivitesi cinsinden bir asit veya bazın derecesini ifade etme yoluyla ihtiyaç duyulan niceliksel bilgiyi sağlar. Bir maddenin pH değeri hidrojen iyonu [H+] ile hidroksil iyonunun [OH−] derişimlerinin oranına direk bağlıdır. Eğer H+ derişimi OH− derişiminden fazla ise çözelti asidik; yani pH değeri 7 den düşüktür. Eğer OH− derişimi H+ derişiminden fazla ise maddemiz bazik; yani pH değeri 7 den büyüktür. Eğer OH− ve H+ iyonlarından eşit miktarlarda mevcutsa, madde 7 pH değerine sahip olmak üzere nötrdür.
Asit ve bazlar herbiri serbest hidrojen ve hidroksil iyonlarına sahiptirler. Belli koşullarda ve belli bir çözeltide hidrojen ve hidroksil iyonlarının ilişkileri sabit olduğu için, birini tesbit etmek diğerini bilmek ile mümkündür. Bu anlamda, pH, tanımsal açıdan hidrojen iyonu aktivitesinin seçici bir ölçümü olsa da, hem alkalinlik hem de asitliğin bir ölçüsüdür. pH logaritmik bir fonksiyon olması açısından, pH değerindeki bir birimlik değişim hidrojen iyon derişimindeki on-katlık değişime karşılık gelir.
DETOKS
İnsan vücudunun hücresel ve metabolik düzeyde toksinlerden arınmasıdır. Vücut hergün toksin alarak ve sindirim gibi fonksiyonlar sırasında toksin üreterek çalışır. Koruyucu maddeler, boyalar, böcek ilaçları ve hormonlar yediklerimizle vücuda girerken, hava kirliliği, sigara dumanı, ev temizlik maddeleri, ağır metaller de bizi etkilemektedir.
Metabolizmamız normalde toksin yükünden kurtulacak şekilde programlanmıştır. Ancak giderek artan stres, kirlilik, kimyasal kullanım oranları ve besin katkıları toksin yükünü vücudumuzun başa çıkamayacağı boyutlara taşımaya başlamıştır. Bu durumda detoks (toksinlerden arınma) programlarına veya yöntemlerine gereksinim duyulmaktadır.
SERBEST RADİKAL
Vücudumuzda kanser ve kalp gibi hastalıklar için bir savaş veriyoruz. Kontrol edilmesi gereken düşmanlardan biri de serbest radikaller. Serbest radikaller somatik hücrelere ve bağışıklık sistemine saldıran moleküllerdir. Antioksidanlar da bu serbest radikallerin etkilerini nötralize eden, kanser, kalp hastalıkları ve erken yaşlanmaya neden olacabilecek zincir reaksiyonlarını engelleyen moleküllerdir.
Oksidasyona neden olan serbest radikaller temel olarak oksijen kaynaklı metabolitler, (süperoksit anyonları O2-, hidrojen peroksit H2O2, hidroksil radikali OH0) hipoklorik asit, kloraminmler, azot dioksit, ozon ve lipit peroksitlerdir. Bunlar organizmalar tarafından hücre içinde mitokandriyal solunum zincirinde, ya da hücre dışında, özellikle de fagositler tarafından oluşturulur.
Serbest radikal oluşumuna sigara, hebisit ve pestisitler, çözücüler, petrokimya ürünleri, ilaçlar, güneş ışınları, X-ışınları, hatta yiyeceklerde bulunana bazı bileşikler neden our. Hatta ve hatta egzesizler de oksijen kullanımındaki artışla beraber serbest radikal oluşumuna neden olur.
ANTİOKSİDAN
Soluduğumuz oksijen; bazı durumlarda serbest radikaller denilen, hücrelere zarar verebilen, kanser ve kalp-damar hastalıklarına neden olan toksik (zehirli) ögeler oluşturur.
Yaşamın sağlıklı bir şekilde sürmesi için bu maddelerle savaşılması gerekir. İşte antioksidanlar vücuttaki oksidasyonu önleyerek, serbest radikallerin oluşumunu engeller veya zararlı etkilerini azaltır.
Vücut, kendi bünyesinde ürettiği bazı enzimlerle bu savaşı kazanmaya çalışır. Superoksit dismutaz, glutatyon peroksidaz ve bazı lipit peroksitler bunların en önemlileridir.
Ancak, bu enzimler belirli bir yaştan sonra yeterli olmamaya başlar. İşte bu noktada, birçok besinin bileşiminde yer alan ve antioksidan özellik gösteren vitamin ve mineraller yeterince alınmalıdır.
HİDRASYON
“Hasta değiliniz, susuzsunuz… vücudun sıvı kaybını ilaçlarla tedavi etmeyin”
Dr. F. Batmanghelidj
Vücudunuzun 2/3 si sudur ve vücudun su kaybı birçok ana sağlık problemine neden olur. Vücuttaki su kaybının bazı etkileri şunlardır:
Düşük enerji, migren, tip-II diyabet, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, kabızlık, bel ve sırt ağrıları, artrit, kilo alma…
Bu nedenle, vücudun su ihtiyacını doğru şekilde karşılamak iyi bir sağlık ve zindelik için kritik öneme sahiptir. Alkali Su İyonizeri suyunuzu önce filtreler ve ardından iyonize ederek suyun moleküler kümesini indirger.
Sonuç; lezzetli ve yumuşak içimli alkali sudur. İndirgenmiş moleküler kümesi nedeniyle diğer su çeşitlerine göre hücrelerin içine 10 katına kadar fazla su girişi (hidrasyon) sağlar.
ORP (Oxidation Reduction Potantial)
ORP, Oxidation Reduction Potential tanımının baş harflerinden oluşmuş bir kısaltmadır. Anlamı; oksidasyon indirgeme potansiyelidir. Bir çözeltinin oksitlendirme veya indirgeme gücünü milivolt (mV) değeri olarak belirleyici bir ölçümdür. Redoks potansiyeli olarak da adlandırılır.
Kısaca, ORP ölçümü suyun kalitesini belirler. Ölçüm sonucu pozitif bir değer çıkmışsa bu suyun oksidasyon yani paslandırma ve bozucu/çürütücü etkilerinin olduğunu, negatif bir değer çıkmışsa bu suyun paslanmayı engelleyici özellikte yani antioksidan güce sahip olduğunu gösterir.
Oksidasyona iki atom arasındaki elektronların değişimi yol açar. Bu süreçte bir elektron kaybeden atoma oksitlenmiş (yükseltgenmiş), bir elektron kazanmış diğer atoma ise indirgenmiş denir. Bir demir parçası üzeride oluşmuş pas, rengi kahverengiye dönüşen bir elma dilimi günlük yaşantımızda sıklıkla görebileceğimiz basit bir iki oksitlenme örneğidir. Bu durumun vücudumuz içinde olması ise birçok değişik hastalığa neden olur.